YARGILAMANIN İADESİ NEDİR ? (İADE-İ MUHAKEME)

Yargılamanın iadesi 6100 sayılı H.M.K’nın 374 – 381 maddeleri arasında ele alınmıştır.

YARGILAMANIN İADESİ DİLEKÇESİ:

Bu kurum hangi durumlarda kullanılır ?

Yargılamanın iadesini kesin hüküm veya kesinleşmiş hükümlere karşı kullanabiliriz. Yargılamanın iadesi aşağıdaki durumlarda kullanılabilir.

Md: 375

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması: Örneğin üç hakimli bir mahkemenin iki hakimle kurulmuş ve karar vermiş olması

c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması: Örneğin ölmüş bir kişinin avukatının müvekkilinin ölmüş olduğunu bildirmeden yargılamayı devam ettirmesi ve hüküme bağlattırması. Bu yargılamanın iadesini mümkün kılacaktır. Çünkü vekalet sözleşmesi ölüm ile birlikte sona erer.

b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.

ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması. Örneğin: Dava konusuna dayanak delilin başka bir yargılamanın konusu olması sebebiyle başka mahkemede bulunması, kişinin talebine rağmen mahkemenin bu talebi değerlendirmemiş olması ve hüküm kurulurken bu delile yer verilmemiş olması veya dava konusuna dayanak delilin (belge vb.) kargoda kaybolmuş olması hükümden sonra bulunmuş olması gibi.

d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.

e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması: Bu bendi kanıtlayabilmek için somut delillere ihtiyaç olacaktır. Başka bir tanıkla kanıtlama çabası sonuç vermeyebilir.

f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması: Bilirkişi raporunda bariz bir şekilde yanlış rapor çıkarılması veya tercümanın ilgilinin dediklerini bilerek yanlış çevirmesi. Bu bent genellikle Türkçe bilmeyen Kürt vatandaşların yargılanması sırasında ortaya çıkabilmektedir.

g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar (onaylama) veya yazılı delille sabit olması. Örneğin: Hukukumuzda kesin delil olarak sayılan yemin deliline dayanan tarafın yemin ettikten sonra bu yemin esas alınarak karar verilmiş olması ve daha sonra bu yemini yalanlayan belgelerin bulunmuş olması gibi. (çek, senet, bono veya kendi el yazısı ile yazmış olduğu belge)

ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.

h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması: Burada kısaca hile kavramına bakmamız gerekir. Hile; gerçekte var olan olayların bilerek gizlenmesi veya gerçek dışı olaylara mal etmek suretiyle diğer tarafın aldatılmasıdır. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada kabul edilen görüşlere göre, hileli davranış olumlu (aktif) bir eylem biçiminde olabileceği gibi, kaçınma ve susma gibi pasif (hareketsizlik) bir şekilde de ortaya çıkabilir. 

Yargılamanın idesi sebebi teşkil eden haller arasında; hüküm verilen tarafın karşı taraf vekili ile gizlice anlaşma yoluna gitmesi, karşı tarafın açık adresi bilindiği halde, dava dilekçesinde ilgisi olmayan başka bir adresin gösterilmesi gibi davranışları saymak mümkündür. Burada karşı tarafın bu davranışları hileli olduğunu bilerek yapıp yapmadığını bilinmesi ve hareketleri kanıtlanabilmesi gereklidir.

ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.

i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.

Yargılamanın iadesi isteminin sebepleri genel olarak bunlardır.

3. KİŞİLER YARGILAMANIN İADESİNİ İSTEYEBİLİR Mİ

Bunların dışında yargılama ile ilgisi olamayan 3. kişilerinde yargılamanın iadesi talebi olabilir. 3. kişilerin alacaklı olduğu borçlu ve alacaklılar kendi aralarında anlaşarak hile yapmış olduğu ve bunun yargılamaya etki etmiş olması nedeniyle karar verilmiş olması gereklidir.

SÜRE

Yargılamanın iadesinin istenebilmesi için H.M.K 377. md’de süreler detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Genel olarak söyleyecek olursak yargılamanın iadesini doğuran nedenlerin varlığının öğrenilmesinden itibaren 3 ay ve her hâlde iade talebine konu olan hükmün kesinleşmesinden itibaren on yıl geçtikten sonra bu hakkınız düşmektedir.

GÖREV VE YETKİ

Bu kurumda görevli ve yetkili mahkeme ilk kararı veren mahkemedir. Bunun gerekçesi de ilk mahkeme olaylara ve taraflara hakimdir sıfırdan başka bir mahkemeye dava açmak hem zaman açısından hem de maddi olarak gereksiz harcamalara yol açacaktır.

SONUÇ OLARAK

HMK 380’i aynen aktarıyoruz.

 İnceleme sonunda, dayanılan yargılamanın iadesi sebebi sabit görülürse, yeniden yargılama yapılarak ortaya çıkacak duruma göre verilmiş olan karar onanır veya kısmen yahut tamamen değiştirilir. Ancak, davacının açık veya zımni muvafakati olmaksızın vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması yahut 375 inci maddenin birinci fıkrasının(ı) bendine dayalı olarak yargılamanın iadesi dilekçesi kabul olunursa, başka bir inceleme yapılmaksızın hüküm iptal edilir.

Bunun ilgili dava dilekçesi aşağıda verilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir